Sayfa No - 1 -
HARFLERİN
DANSI
Çoktandır
tanıyorum bu duyguyu. Bazen bir acı bazen de sadece kimliksiz bir bulut
sayesinde yirmi dokuz harfle burun buruna gelmek... Hadi yanındayız demeleri
bana... Bizi hale yola sok, şekillendir,içindekilerden bir fihrist yap, sırala,
yarala... Aslında komikler. Her şeye çare olabileceklerini sanıyorlar. Oysa
beyaz kağıt üstünde bazen çaresiz lekelerden başka bir şey değiller.
Mesela şu "a" harfini ele alalım, Üçünü bir araya getiriyorsun
şaşkınlık oluyor. On tanesini yan yana diziyorsun çığlık kıvamına erişiyorlar.
Harfler
kendilerini bir şey zannediyor.
Yazmakla
ilgili ne söyleyebilirim ki,zamana karşı harf zayiatı. İç yerlerinde
beliren gri bir bulutu başkalarının da anlayabileceği bir hale getirme uğraşı.
Oysa ne gerek var bilmiyorum. Kime anlatıyorum? Niçin? Hüzne fiyakalı bir
edebiyat giydirmekten başka nedir ki yazmak. Ya da okuyanı gıdık yerinden dürtmek.
Gülsünler diye. Üzülsünler diye... anlasınlar, anlaşılsınlar diye. Ve
en kimseyle anlaşamayanların işiyken yazmak...
Anlatabilseydim
yazmazdım.
Yazınca
çekilir biri oluyorum, tek bildiğim bu. Hep başkaları için döküyorum içimin
kirlenen seslerini. Evet seslerde kirlenir. Kokular bile hatta. Eski tadı
kalmayabilir buğunun.
Harflerin
sözcük oluşturmak için bir araya gelmesi imece usulü bir hüzün inşaatıdır
çoğu zaman.
Bu
kadar üzgün olmasam yazmazdım.
Yeryüzünün
bu yarımadasında (belki tam ada olsaydı her şey daha kolay olurdu) yani bu
coğrafyası bile yarım ülkede topu,topu yirmi dokuz arkadaşım var. Bazılarıyla
çok az görüşsem de,mesela "je" ile çok samimi olduğum söylenemez,
hep yanımdalar. Bütün sırlarımı biliyor ve benden izin alma nezaketini
bile göstermeden açık ediyorlar her şeyi. Kimseyi ağız tadıyla aldatamıyorum
bu yüzden. Çizgisiz bir beyaz kağıtla karşılaşmaya görsünler, her şeyi
anlatıyorlar. Hem de en burkucu tarafından. Şiir diye bir şey tutturmuşlar,kimseye
acımıyorlar.
Bir
tek senden korkuyorlar şu sıralar.
Bak
şimdi de lafı sana getirdiler gördün mü?
Ne zaman
seni görsem etrafta kimsecikler olmuyor. Harflerim zavallı seslerin gölgelerine
saklanıyor. Oysa herkese seslerini gere, gere bağırıyorlardı. Kendilerini
arayıp da bulamadıkları bir cakayla bir araya getiren bir dimağ bulmuşlardı
ve havalarından geçilmiyordu. Biz istesek bir araya gelir gülmekten öldürürüz
hepinizi ya da göz pınarlarınızı kanatırız istesek diyorlardı. Onlar
benim dilimin kayganlığını aşıp meşhur olmuşlardı. Herkesi
etkileyebileceklerini düşünüyorlardı.
Harflerim
beni her şeye alet ediyordu.
Ama
senden korkuyorlar işte. En çokta suskunluğundan. Zaman durdu sanıyorlar sen
susunca. Aptallaşıyorlar. Şimdi ne yapacağız diyorlar. Eyvah oluyorlar
aniden, ve panik halinde sesler çıkarmaya başlıyorlar. Onları unuttun,
onları istemiyorsun harflerim. Güleceksin belki ama kaşlarından bile ürküyorlar.
Kaşlarının yayına takılı ok oluyor gözlerin... gözlerinin önünde küçülüyor
harflerim. Üzücü bir suskunluğun içinde durup "hepinizi tanıyorum, şaşırtıcı
değilsiniz, bizde bu harflerden çok var" der gibi bakıyor gözlerin.
Gözlerin
olmasa yazmazdım ve gözlerin yokken ben iyi bir yazardım.
Bozdun
harflerimin fiyakasını.
Ve
seninle karşılaştığım, yani annenin seni doğurduğu, bizim birbirimizi doğurduğumuz
o günden sonra ilk kez bir araya geliyorlar. Tembelleşmişler. Birbirlerini
ilk kez görüyor, ilk defa yan yana geliyor gibiler. Ama şimdi tuhaf bir
hevesle ve korkuya direnerek toplanıp bağırmaya başlamalarının bir anlamı
olmalı. Sanırım sana alışıyorlar. Kıvırcık saçlı küçük bir kız çocuğunun
adının ilk harflerinden aldılar işareti belki... şaka yaptığını
biliyorlar artık. Seni seviyorlar.
İşte
bu yüzden sürekli, bana seni seviyorum dedirtiyorlar. Tekrar düşme, sıkıcı
olma yada anlamı aşındırma kaygısını bir yana bıraktılar. Çünkü
onlar çok iyi biliyorlar ki iyi filmler de çok zor söyletilir seni seviyorum
cümlesi.
Esas
adam, yani sapına kadar insan yürekli, karizmasında fırtınalar barındıran
ama işte Allah kahretsin ki sevgisini gösteremeyen adam sonunda, ölürken söyler
bazen. Hatta cümle seni hep sevdim e dönüşür. Hep sevmiştir, gizli, gizli
ağlamıştır ama o cümleyi söyleyememiştir işte...
Ama
ben esas adamları sevmem.
Esas
adamlar sıradan insanlar içindir.
Sırayı
bozmasaydım yazamazdım.
Şimdi
harflerim sana, bütün cesaretlerini toplayıp kendilerine çeki düzen vererek
ve "beğenmezse bozulmayalım arkadaşlar" cümlesinin ardına saklanıp
sahip oldukları sesleri titrete, titrete bir cümle hediye etmek istiyorlar:
Merhaba,
seni seviyorum, seni sevmeseydim yazamazdım.
Yılmaz
ERDOĞAN