Sayfa No - 2 -
ZAMAN
Farz
edin ki, her sabah hesabınıza $86.400 kredi veren bir bankanız var. Ama bir günden
diğerine hiç bakiye devretmiyor. Tutarı ne olursa olsun, kullanmadığınız
bakiye miktarı her akşam iptal ediliyor. Böyle bir durumda ne yapardınız?
Tabii ki son kuruşuna kadar çekerdiniz!!! Aslında, hepimizin böyle bir bankası
var. Adı ZAMAN. Her sabah, hesabınıza 86.400 saniye kredi veriyor. Her aksam
ise iyi şeylere yatırım yapamadığınız kısmini silip, hesabınıza zarar
kaydediyor. Hiç devretmiyor. Kredi miktarından bir kuruş fazla kullandırmıyor.
Her gün size yeni bir hesap acıyor. Her aksam günün bakiyesini yakıyor. Eğer
günlük depozitolarınızı kullanmadıysanız, bu zarar sizindir. Geriye dönüş
yok. Yarından avans çekmek yok. Bugünü, bugünkü depozitonuzla yaşamalısınız.
Ona yatırım yapın ki, size sağlık, mutluluk ve başarı olarak geri dönsün.
Zaman akıp gidiyor, gününüzü gün etmeye bakin!
BİR
SENE 'nin kıymetini anlayabilmek için sınıfta kalan bir öğrenciye sorun.
BİR
AY 'ın kıymetini anlayabilmek için, prematüre bir bebeği dünyaya getiren
anneye sorun.
BİR
HAFTA 'nın kıymetini anlayabilmek için, haftalık bir derginin editörüne
sorun.
BİR
DAKİKA 'nın kıymetini anlayabilmek için, treni henüz kaçırmış bir kişiye
sorun.
BİR
SANİYE'nin kıymetini anlayabilmek için, bir kazayı kil payı atlatmış bir
kişiye sorun.
BİR
MİLİSANİYE 'nin kıymetini anlayabilmek için, Olimpiyatlarda gümüş
madalya kazanan kişiye sorun.
Sahip
olduğunuz her anı değerlendirin. Daha fazla değer verin, çünkü onu çok özel
biriyle, zamanınızı harcamaya değecek kadar özel biriyle paylaştınız. Şunu
unutmayın ki zaman hiç kimseyi beklemez. Dün artık mazi oldu. Yarin ise
muamma. Bugün ise avuçlarımızın içinde... bize sunulmuş bir armağandır!
ZAMAN KAVRAMI
"Geçmiş, şimdi ve gelecek birer yanılsamadır; ancak vazgeçilmezdir." Bu sözler,
ünlü bilim adama Einstein' ait. Gerçekten de zaman, bizim için vazgeçilmez bir
olgudur. Zaman, sanki bizi doğumdan ölüme taşıyan, içinde yüzdüğümüz, akıp giden
bir ırmak gibidir. Pek çoğumuz için, yaşamın karşı konulmaz bir parçasıdır.
Ancak, Einstein'in görelilik kuramını ortaya atmasıyla ve kuantum mekaniğindeki
gelişmelerle birlikte, zamana karşı bakış açımız da değişti. Şimdi, zamanın
yönünün değişip değişemeyeceği, hatta onun gerçekte var olup olmadığı
tartışılıyor.Duyularımız, içinde yaşadığımız evrenin üç boyutlu olduğunu söylüyor bize.
Çünkü, çevremizdeki tüm cisimleri üç boyutlu görürüz. Ancak, özellikle kuramsal
fizikteki gelişmeler, içinde yaşadığımız evrenin üç boyutlu olmadığını
gösteriyor. 20. yüzyılın başlarında, Einstein'in ortaya attığı genel görelilik
kuramından sonra, matematikçiler kendilerini beş boyutlu bir evrende buldular.
1984 yılında, süper sicim kuramı ortaya atıldıktan sonra bu boyutlara yenileri
eklendi ve sayıları ona çıktı.Üç boyuttan sonra, dördüncü boyut, yani zaman, ötekiler arasında en farklı
duran, bizim için anlaşılması daha kolay olan boyuttur. Zaman boyutunu, bildiğimiz biçimiyle ele alırsak; günlük yaşamda, geçmiş, şimdi ve gelecek,
tümüyle farklı anlamlar taşır. Geçmiş, geride kalmıştır, asla geri gelmez,
değiştirilemez. Geçmiş' e ait bilgilerimiz, çoğunlukla anılardan, birtakım
kayıtlardan kaynaklanır. Geçmişin gerçek olup olmadığını pek düşünmeyiz. Belki
de gerçek olan yaşadığımız andır. Gelecek ise henüz gerçekleşmemiştir ve
açıktır, her şey olabilir. Belki, gelecekte olabilecek bazı olayların yönünü
aldığımız kararlarla belirleyebiliriz. Ama, başka etkenler, onun tümüyle farklı
gelişmesine yol açabilir. Bunlar hemen herkesin duyumsadığı şeyler.Ancak, bazı bilim adamları, özellikle de düşünürler, bu yaygın inancın yanlış
olabileceğine değiniyorlar. Hatta, bunlar arasında zamanın olmadığını öne
sürenler bile var.
Genellikle, zamana iki ayrı bakış açısı var. Bunlardan birincisi, onu basit bir
koordinat olarak ele alıyor. Buna göre olaylar, bir cismin konumunu enlemle ve
boylamla tanımlar gibi gerçekleştiği anı da zaman koordinatında tanımlıyor.
Öteki görüşse, zamanı akıp giden; bir olay gerçekleştiğinde geleceği getiren bir
olgu biçiminde algılıyor.Eğer zamanın koordinat tanımı doğruysa, ortaya akılları karıştıran pek çok soru
işareti çıkıyor. Zamanın bir koordinat olduğunu kabul edersek, bu koordinatta
neden iki yöne birden hareket edemeyelim. Bu zor bir soru aynı zamanda kafa karıştırıcı. Çünkü, gerçek yaşamda, yerden göğe doğru yükselen yağmur
damlacıklarına ya da kırık bir camın kendi kendine birleştiğine tanık olmuyoruz.
Fizikçiler, zamanın yönünü anlatırken, "zamanın oku" deyimini kullanırlar. Bu,
havada uçan bir ok değil, onun ne yöne gittiğini gösteren bir ok.Peki, bu ok neden ters yönü göstermesin?
BİLİM ve TEKNİK
Haziran 2000